Ege Meclisi Gazetesi'nde yayınlanan röportajımız:

İZSİAD (İzmir Sanayici ve İş İnsanları Derneği) üyeleri ile yaptığımız seri röportajların bir diğer konuğu Kayhan ailesi oldu.

İzmir’de inşaat sektörü pandemiden nasıl etkilendi? 

(İbrahim Kayhan)-İzmir’deki etkileşimi özellikle faizler düştükten sonra son 4 ayda yaşadık diyebiliriz. Bizim seri, toplu konut şeklinde projelerimiz yoktu. Hepsi rakipleriyle yarışan, tasarımlarıyla öne çıkan projeler. Yine de pandemi öncesine göre taleplerde yüzde 10-15’lik kısmi bir daralma oldu.

Pandemi ve ardından İzmir’de yaşanan depremden sonra insanların yeni talepleri oluşmaya başladı. Bunlar, “Merkezi yerlerden bir nevi kaçış, aynı asansörü, aynı lobiyi kullanmamak, kapanma durumunda serbest ve bağımsız olabilecekleri bir bahçe, teras ve balkon arayışı” gibi talepler oluyor. Dubleks ya da az katlı bahçeli konutlar daha fazla talep edilmeye başladı. Biz de hem bu konuya cevap vermek hem de tasarımlarımız ve mimari yaklaşımlarımızla yine fark yaratmak adına Güzelbahçe’de yeni projelere başladık. Denize sıfır, denizin içinde gibi yaşayarak, 5 adımda da deniz kenarına yürüyebileceğiniz bir konseptte projeler yapıyoruz. Güzelbahçe Kahramandere’de yeni çalışmalarımız var. Yine çok keyif aldığımız yerlerden biri, düşük yoğunlukta projelerde Urla taraflarında yer almak istiyoruz. Bununla ilgili aksiyonlar almaya da devam ediyoruz.

İzmir’de inşaat sektörü diğer illere göre ne durumda? 

(İbrahim Kayhan)-İzmir, inşaat sektörünün iyi olduğu iller arasında sayılabilir. Çünkü İzmir göç alan bir kent, yaşamın çok pahalı olmadığı bir büyükşehir. Dolayısıyla göç almaya devam ediyor. İç Anadolu ve Ege’nin farklı illerinden, İstanbul’dan ya göç ya da yatırım amaçlı talepler geliyor.

Pandeminin bizi en çok üzdüğü nokta fuarlara canlı katılamamak oldu. Fuarlarda firmalarla diyalog kurup, irtibata geçiyor; çıktığımız yurtdışı gezilerinde sektörde bir yenilik var ise onu yerinde görmüş oluyorduk. Online fuarlar birebir canlı fuarlar gibi olmuyor, biraz bunlardan mahrum kaldık. 

Aile şirketi olmanın artıları ve eksileri nelerdir? 

(İbrahim Kayhan)-Hem çok keyifli hem zor. Bizde proje ve tasarım iç içe olduğundan sorunlara hızlı çözümler üretebiliyoruz. Bu çok yoğun çalışmanın dışında, birbirimizi özlemeye vakit bulamıyoruz. Birbirimizle iş dışında keyifli zaman geçirmek için çok az vaktimiz kalıyor. 

FİYAP HAKKINDA

(İbrahim Kayhan)-FİYAP, 1994 yılında kurulmuş bir aile şirketi. Ben inşaat mühendisi İbrahim Kayhan, eşim mimar Fisun Kayhan, kızım yüksek mimar Pınar Kayhan ve diğer kızım mimar Işıl Kayhan ile birlikte tasarım ağırlıklı çalışıyoruz. Özellikle gençler geldikten sonra bu işler bizim için daha keyifli oldu. Ana fikrimiz: çok konut yapmaktan ziyade, özgün, tasarımı farklı, bizi anlatan, keyif alacağımız konutlar yapmak. FİYAP olarak Narlıdere Ilıca Mahallesi’nde 19 proje tamamladık. 1999 yılından bu yana en büyük köklü ve merkezi yerde kentsel dönüşümü biz başlattık diyebilirim. Şartlar zordu. Kişiye özel çözümler üreterek başarılı olduk. 

PROJELER HAKKINDA

(Pınar Kayhan)-Bizim mottomuz: “Eve dönmek güzel.” Amacımız her zaman insanların keyif alabileceği, güzel tasarlanmış, iyi ve detaylı düşünülmüş, ferah, tatmin edici mekanlar tasarlamak.

Fiyap İnşaat Aş. olarak butik, lüks, yenilikçi ve sıra dışı projeler üretiyoruz. Burada lüks kelimesini açmak gerekirse şimdiye kadar bizim firmamıza gelen talep bu yöndeydi. Ancak ekonomik, orta – ekonomik projeler gelirse onları da en iyi şekilde tasarlayacağımızı ve farklı alternatifler üreteceğimizi düşünüyorum. 

Diğer yandan sürdürülebilirlik kavramı bizim için çok önemli. Sürdürülebilirlik denildiğinde insanların aklına en başta teknolojik sistemlerle desteklenen akıllı ev sistemleri geliyor. Ancak tasarım stratejileri kurgulanarak üretilmiş pasif enerji sistemli binaların hem insan sağlığına yararı ve çevreye olumlu etkileri oluyor hem de enerji tüketiminin baştan düşürülmesinde büyük önem arz ediyor. 

Örneğin, HaneLife Narlıdere projemizde İzmir’in serinletici imbat rüzgarını tüm dairelere alabilmek için yapıyı doğu - batı yönelimine göre konumlandırdık. Bu stratejiyle yapının güneşe maruz kalan (doğu - batı) yüzeylerini azaltmasını sağlayarak enerji kaybını azalttık. Doğu – batı yönünde yer alan açıklıklarımızı balkon saçakları ile korumlu hale getirdik. Aynı zamanda en yoğun ve aktif kullanılan körfez manzaralı geniş kuzey cephesini kademelendirdik. Kademelenme ile dairelerin birbirlerini görmesini engelleyerek mahremiyeti sağlamayı ve daireler arası olası gürültüyü kirliliğini önlemeyi amaçladık.

Diğer yandan MynarLife Karabağlar kentsel dönüşüm projemizde hedefimiz, kentliye yabancı olmayan, İzmir imgeleri barındıran, İzmir’in tarihi evleri, fiziksel çevresi ile bağ kuran, kimlikli yani ‘İzmirli’ bir yüksek yapı yapmak oldu. Kentsel dönüşüm projelerinin çoğunlukla fonksiyonel düzenleme ile sınırlı kalmasına ve ‘yık ve yeniden inşa et’ olarak ele alınması karşın referanslarını İzmir’in tarihinden alan bir yüksek yapı yapmayı amaçladık. 

Tarihi yapılarla ilişkilendirmenin ‘geçmiş ve gelecek arasında bağlantı kurma’nın en iyi yol olabileceği kanısına vardık. Bunu yaparken İzmir’de farklı dönemlerde (Osmanlı, Rum, Levanten Evleri, vd.) yapılan tarihi yapıları inceledik. Araştırmalarımız sonucu ‘cumba’nın İzmir’de her dönem kullanılan yegâne karakteristik mimari eleman olduğu sonucuna ulaştık. 

Kuzey cephesinin tek manzara cephesi oluşu ve yapının tek bloktan oluşması gerekliliği dezavantajlarından ötürü ortak kat hollerinde ‘cumba konsepti’ gereği 2 boyutlu ve 3 boyutlu çözümlemelerin yanısıra iç mekanda da yer, boyut ve işlev değiştiren kat yırtıkları ve galeriler tasarladık. Bu sayede özellikle tek cepheli dairelerimizde zeminden başlayıp çatıya kadar devam eden iç mekandaki galerilerle baca etkisi oluşturarak doğal havalandırma ve iç mekanda ortak kat hollerine doğal aydınlatma sağlamış olduk.

(Işıl Kayhan)-Kalite, projelerimizde hep ön planda oldu. Binalarımızın tasarım anlayışları ve farklılıkları çok önemli. Aynı zamanda görülmeyen fakat güven teşkil eden kısımlar da bizler için çok önemli. Dolayısıyla insanların ‘’eve dönmek güzel’’ dedikleri konforlu yaşam alanlarıyla birlikte güven duydukları alanlar da sağlamış olduk. 

1994’ten bu yana Fiyap İnşaat olarak büyürken Fiyap Bayındır İnşaat ve Pınart Mimarlık olarak iki firmamız da bize katıldı. Bu sayede hem inşaat hem mimari olarak üç firmamız ile büyümeye devam ediyoruz.

(İbrahim Kayhan)-Projelerimizde çok özel detaylar var. Sürdürülebilir, yenilenebilir sistemler ile çalışıyoruz. Hane Life projemizde her dairede hidrolik sistem, katlı otopark gibi detayları çözdük. Bina detaylarımız, mimari konseptleri ile farklı ve öncü olsun istedik. Çatımızda Alman bir firma ile yapmış olduğumuz sistem ile güneş enerjisinden 35 kilowatlık elektrik elde ediyoruz. Bu elektriği sistem içerisinde kullanıyoruz. 75 tonluk bir su depomuz var. Çatıda kirlenmemiş olan yağmur suyunu alıyoruz. Önce içindeki yabancı maddeleri çökeltiyoruz, sonrasında almış olduğumuz suyu bahçe sulama, otopark gibi yerlerde kullanıyoruz. Narlıdere’de yağmur suyu kanalı yapılınca bağlanabilecek altyapımız da hazır. İleride mutfak ve banyoda kullanılacak olan suları tuvaletlerde, duşlarda, peyzajda ve ortak alanlarda kullanılmak üzere gri su elde etmek istiyoruz. Bunun için de altyapımız hazır. Peyzaj alanlarımızda suyu doğru kullanmak adına otomasyon sistemi kurduk. Küçük fakat sürdürülebilirlik açısından önemli detaylar. Yüzme havuzu, spa ve fitness alanlarında profesyonel ve hijyenik çözümler ürettik. Bilinçsiz bir şekilde enerji tüketmek istemiyoruz. Biz bu sistemlerde hem kullanıcıları düşünüyor bir yandan da sorumluluk bilinci ile hareket ediyoruz. Bizlerin, yaşadığımız kente de dünyaya da borcumuz var.